بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَٰعَةُ ٱلشَّٰفِعِينَ ٤٨

Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

– Diyanet İşleri

فَمَا لَهُمْ عَنِ ٱلتَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ ٤٩

Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar?

– Diyanet İşleri

كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ ٥٠

(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

– Diyanet İşleri

فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍۭ ٥١

(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

– Diyanet İşleri

بَلْ يُرِيدُ كُلُّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً ٥٢

Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.

– Diyanet İşleri

كَلَّاۖ بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلْءَاخِرَةَ ٥٣

Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar.

– Diyanet İşleri

كَلَّآ إِنَّهُۥ تَذْكِرَةٌ ٥٤

Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır.

– Diyanet İşleri

فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ ٥٥

Artık kim dilerse ondan öğüt alır.

– Diyanet İşleri

وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُۚ هُوَ أَهْلُ ٱلتَّقْوَىٰ وَأَهْلُ ٱلْمَغْفِرَةِ ٥٦

Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O takvaya (kendisine karşı gelmekten sakınılmaya) ehil olandır, bağışlamaya ehil olandır.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu